Kesik kesik ve pürtüklü
çocukluktur, saf dilden ve rüyadan
buzdan göl,
ıssızlığın üzerinden geçerken ceylan
hatırayı hatırlatan
Buyurgan yollardan cangıllara
henüz insanın parçası olmadan
başka bir yeryüzünde yaşayan
bedenlerinden sesler taşırarak
sonsuzluğun tekrarında
durmadan dönerler
göklere yükselen uçuşkan melekler
içleri susana, cesur ve hikmetli
Şefkat sarhoşu bir anneyle göz göze
ürkerek bu kapanç tehditten
ayaklarının altı kumul
sendeler, çöker ve düşer
aynı bedenden başkası olan
için yarığından acıyla koparak
tanınmayı bekler, sırra eren
tekrarlı tılsım
bu çocukluktur
ruhların suya karıştığı
Duymadığımız sesleri duyarlar
dünyanın bozulmuş büyüsünden
ilk hatıradan bu yana eksilerek
ilk mutluluk anından dökülen ağıt
boşuna sözcüklerden anlam bekleriz
boşuna kurtuluş
kaybın geri dönüşsüz kederi
hatırlanamayan, unutulamayan
dinmeyen sıla özlemi
Başkalığını koruyarak direnen
o çocukluktur, kayıp halk
düşten bir uyanış
tarihin zamanından kutsalınkine
kesiklerden saçılarak arayerde
hatırasız hatırlayıştan
bizi yeniden çocuğa dönüştüren
Sınır boylarından geçerek, kalıntılardan
ölü hayvan kemikleri, kabuklar, kuru dallar, yapraklar
ayrılan ne varsa bütününden
toplayarak tüme tanıklık eden
dünyanın karşısına dikilir çocuk
dolu cepleri cephanelik
soyunur derisini yüzerek
göle koşar
dünyayı onarmak için bir olasılık.
CİN AYŞE 16, ÇOCUK(LUK) DOSYASI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder