Yemliğin yanından geçerken “Sığırcık partisi!” diye bağırıyorum. Bir saat sonra da “Yas tutan güvercin partisi!” diye bağırıyorum. (Yemliğe parti, yerdeki tohuma da parti sonrası diyorum.) İzlemede o kadar iyi olmaya başladım ki, gençken yaşlı bir şairin bana verdiği dürbünü bile çıkardım ve önümde kendi okyanusum gibi bir gelecekle Cape'e doğru yola çıktım. Püsküllü baştankara! Bağırıyorum ve Lucas gülerek, “Ben de öyle düşünmüştüm.” diyor. Ama benimle dalga geçiyor; hiç de öyle düşünmüyordu. Babam da aynı şeyi yapar. Yemlikte bağırarak partiye katılanları duyurur. Sabahları alçak bir meşe dalına konan Stellar alakargasına bir ya da iki bütün fıstık atıyor. Bir zamanlar kuşların sıkıcı olduğunu düşünürdüm. Kahverengi kuş. Gri kuş. Siyah kuş. Bla bla bla kuş. Sonra okyanus kıyısında isimlerini öğrenmeye başladım ve çıktığım kişi bana “Senin sorunun da bu Limón, hep faunasın ama hiç flora yok” dedi. Ve ağaçların isimlerini öğrenmeye başladım. Her şeyi olduğu gibi adlandırmayı seviyorum. Önceleri ilgilendiğim tek şey aşktı, sizi nasıl yakaladığı, nasıl korkuttuğu, nasıl yok ettiği ve nasıl dirilttiğiydi. O zamanlar ilgilendiğim şeyin aşk bile olmadığını, kendi ıstırabım olduğunu bilmiyordum. Acı çekmenin her şeyi ilginç kıldığını sanıyordum. Sürekli acı veren bir şeye aşk demiş olmam ne kadar komikti.
Ada Limón, The Hurting Kind kitabından “Calling Things What They Are”.
© 2022 Ada Limon. Milkweed Editions'ın izniyle yeniden basılmıştır.
https://www.poetryfoundation.org/poems/162174/calling-things-what-they-are
Çeviren: Anita Sezgener
Cin Ayşe 24, ihtimam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder