2 Mayıs 2023

FERAH DOĞAN. MUTANT


Konuşmak için

Ne diyordu L ? Aptalca konuşmayı göze almak lazım. aptalca. Boş. Yersiz. 

 

Neden böyle, lodos diye mi? Gerçek İstanbullular lodostan bahseder. Lodos İstanbullular için bir şeydir. Bu şehre ait bir rüzgâr. İzmir’de de meltem var ama meltem hafif bir yaz rüzgârıdır ve lodos gibi kendi gündemini oluşturmaz. Ne basınca ne baş ağrısına neden olmaz. Lodosun hep kendi gündemi ve hareketi vardır. Denizciler için tehlikedir. Çoğu gemi seyredemez. Poyraz kar ve soğuk getirir. A poyrazdan bahseder. İstanbullular lodostan bahseder. 

 

K biriktiriyor. 

Gazyağı biriktiriyor. Farelerle uğraşıyor. 

 

Okyanus olamıyorum, değil mi? 

Okyanus olamam, değil mi?

 

O da kendine göre biraz kum olur.

Dağılır. 

 

Burada herkesin kafası çok dağınık. Bütünlüklü şeyler çok az burada. Her şey dağınık ve fragmantal. Herkesin kafası çok dağınık. Ortaya çıkan şeyler hep fragmantal. Faunamız dağınık düşünceler çıkarıyor.

Bir yerin düşünme biçimi o yerin faunasıdır. Değil mi? 

 

Şehir çok hücreli, mutant, virüs gibi. Dağılıyor. 

 

Merkezi değiştirmek ama yapıyı değiştirmemek bir işe yaramıyor. Yapıyı değiştirdiğinde merkez değişiyor. Yani biz merkezi değiştirdiğimizi sanıyoruz bazen ama değişmiş olmuyor. Yapıyı kabul ettiğimiz sürece belki merkez aynı merkezdir. 

Merkez, odaklandığımız, etrafında biriktiğimiz, dolaştığımız şey sanırım. Merkez etrafında döndüğümüz şey olsa gerek. 

Dünya döndüğü için gök de dönüyor. Dünya döndükçe devam edecek. 

İşte duygularımıza güvenmememiz için bir neden. Dönmediğini sanıyoruz çünkü. 

 

Tam bizim olduğumuz şeye karşı sanki. 

 

Başka bir dilde konuşuyor sanırım ama onu anlıyorum yine de. Demek ki başka bir dilde yazılmış şeyleri de anlayabiliriz. Başka dilde konuşsa da anlayabiliriz. Ama belki de yeterince anlamıyorum. Belki başka bir dilde bu dili konuşuyor. Yine de anlamıyorum. 

 

İstediği şeyin devamı olacaktır. Mutlaka. İstediği şeyin devamı olacaktır. Baya hemhal olmuş onlarla. Sevmiş onları. 

Ben neyin devamıyım, hiçbir şeyin. Bu dağınıklığın bir parçasıyım. 

 

Yarın bana bunları anlatacak. Bir ağacın bir insanı sakladığını.  

 

Hayatı taşıyoruz birbirimize. Dünyayı taşıyoruz. Hayat birbirimize taşıdığımız, bulaştırdığımız bir şey. 

Dağılıyor. 

 

Ya kuşlara ya otlara yakın 

 

Neden onla çarpıştığını bilmiyorum. Neden kendini savunmak zorunda hissettiğini. Defansa geçiyor. Farklı kutuplarda görüyor olmalı kendini ve onu. Dengelemek için yer değiştiriyor. Dengelemek için yer değiştiriyor. Dengelemek istedikçe oradan oraya koşuyor ve yer değiştiriyor. İstediği zemini bulana dek bu böyle sürecek. Çünkü zemin çok hareketli. Hiç dengeli değil. 

 

Aslında engeller yok ama var. yapabilirsin ama yapman imkansız.

 

Ama aklıma bu manevra kabiliyetleri geldi. Ve sistem çalıştı. Sistem içindeki her şeyle birlikte döndü ve yerlerinde oturanlar ayağa kalkmak zorunda kaldılar. Ayağa kalkmayan sırasını kaçırıyordu çünkü. Ve bizi rahatlatan sistem çok da rahatlamayın diyordu. Biraz oturun. Biraz ayakta, kapıda bekleyin. 

 

Böyle yerlerde sana ne yapman gerektiğini söylüyorlar. Şuraya git, orda şunu yaptır, oradan oraya, oradan oraya, sonra söylerler size. Fazla konuşmaktan sıkılmış biri yine de mesleğinin icabını yerine getiriyor ve söylemesi gerekeni söylüyor. Oradan oraya sürüklenen bir şey gibi hareket ediyorum. Belli bir hızın içinde, savrularak. Söylenenleri yapmaya çalışarak. Elini buraya koy, kolunu buraya koy, başını çevir, kımıldamadan dur, kolunu çek, başını çevir, nefes al, çok 

 

Saçlar, gövdeler, kuşlar, sahte şeyler, sahih şeyler. 

 

Kalben kaçmayı, buraya kaçmayı, sevince kaçmayı, buraya kaçmayı, şimdi ne kadar zorsa, bu boşluktan kelimeleri çıkarmak, boşluktan, beyaz sayfadan kelimeleri çıkarmak, olmadığı yerden çıkarıp oldurmak, bazen ne kadar zor ve bazen ne kadar kolay, hissettiğinde kolay, düşündüğünde zor, düşünmediğinde kolay, hissettiğinde boşluktan geliyor. Boşluktan geliyor. Çeke çeke çıkarıyoruz onu. Boşluktan mı bu, yoksa bu boşlukta başka çevrilemez şeyler olduğu, çevrilemez şeyleri dile çevirmeye çalışırken, olmayanı, henüz olmayanı, kelimelerle anlatmaya çalışırken, henüz olmayanı yaparken, zamanın içinde bu çabayla

 

bahçesinde incir ağacı var ve birkaç arkadaşı 

 

Ama başka bir şey patlak verebilir tabi. Konu kendiliğinden ortaya çıkabilir. Kendi sınırlarını çizebilir ve görünmeye başlayabilir. 

 

Martılar hareketlendiler. 

 

Oda ve salon ve mutfak ve banyo ve koridor ve kapı önü ve pencere ve baca ve ocak ve duvarlar.

Duygular 

 

Gündüz başlayan gece devam eder. Rüyada yaşanan o şey deneyimin parçasıdır artık. Rüya günün devamıdır. Rüya deneyimin parçasıdır. Sanrı deneyimin parçasıdır. Tecrübedir artık. Gerçek bir şey gibi tecrübenin parçasıdır. 

 

İnsan her şeyi benzer şekillerde yapar. Yazdığımız gibi düşünürüz, yemek yediğimiz biçimde konuşuruz, yürüdüğümüz gibi severiz. Şeyleri benzer biçimlerde yaparız. Hızlanmak, yavaşlamak, konuşmak, gülmek, sevmek, sevmemek benzer biçimde çalışır. Aynı şekilde sever aynı şekilde uyanırız. Uyuduğumuz gibi, güldüğümüz gibi, baktığımız, gördüğümüz gibi, eylemler birbirine benzer, duygular birbirine benzer, bu lehçe kendini her yere yazar. Beden aynı şekilde işler. Düşünceler de birbirine benzer. Değişmenin aralıkları da benzerdir. Hızlar da. Tek ve belli bir motivasyonla davranırız. İnsanın amacı değişmez. Amacını bilmese de uygular insan. Aynı biçimde aynı, aynı insan kalırız. 

 

Ama arada bir elektrik vermek gibi sisteme. Bozmak onu. Her şey tam yolunda giderken, bozuncaya kadar zorlamak. 

 

dağılıyor.

 

Gün gecenin devamıdır. Rüya günün devamıdır. Beklemek sevmenin devamıdır. Kuşlar göğün devamıdır. Konuşmak dinlemenin devamıdır. Aşk hayatın devamıdır. Deniz taşların devamıdır. 

 

kaçta uyanıyorlar, erkenci araba seslerini seviyorum, demin pencereden baktım da sokağı süpürüyordu bir temizlikçi, çalı süpürgesiyle, galiba çalı süpürgesiydi, belki, tahminimi oraya yerleştirdim, üstündeki üniformaya, elindeki eldivene, çekingen ve sakin hareketlere 

tahminimi çalı süpürgesiyle ayakkabılarının arasında bir yere 

 

Yakayı kapamak, gömleğin düğmesini iliklemek ve bir kazak giymek bu. Aşıklar dinlesin bu şarkıyı, onlar açsın yakalarını.  

 

Onu tanımadığımı mı düşünüyor? Yollarına döşediğim taşları bilmiyor mu, açtığım kapıları, yaptığım çayları, yalnızca gündüzleri mi bekliyorum sanıyor, ya başka günler, akşamlar? O taşlara tek tek baktıkça, dağlardan ve denizlerden bize gelen şeylere, kavanozlarla ve havayla ve suyla, ona bakıp sonra taşlara dönerken, dağlardan, denizlerden geçerken, bir dilden başka bir dile geçerken 

 

ve aynı şey değil hiçbiri. Ve ne aynı şey ne hiçbiri. 




Cin Ayşe 19, bahar 2023, yabanilik içimizdedir

Hiç yorum yok: