Meşeler fırtına zemini harâp eder
Edilecek
ikaz kalmadı geride
Zehirlenmiş
fare baykuşu da zehirlemekte
Devletin
çizgili havası tıkanmış
Açık
saçık keskin yıldızdan maddeler ile
Dolarların
uçlarını kesiyorlar
Şimdi
yontulmuş yıldızlar her yerde
Papatya
taçlı ölüm uçakları gibi görünmekte
Küçük
sevimli isimleriyle bombardıman uçakları
Suyun
yüzüne saplanır kılıçbalığı
Olmaz
ki denizin entrikası
Eski düşünürler havayı
Bir
pus olarak düşünürlerdi
Bir
ortam olarak değil.
Her
bombayla bir parça
Daralıp
büzülmüş
Tanrımız
geçip gidiyor
Başka
bir varoluştan ezcümle
Zarif
seyyar kaburgasıyla
Şu
onikinci dedikleri hani
Kervanların
örülmüş kemerleri
Çöl
dehşetini kafesler
Takip
eder baykuşun gözleri
onları
hududun bu tarafında
Bir gece bir düşte
Senin
müstakbel araban gömülmüş
Bugün
onlar sürüyorlar o gömülmüş arabayı
Üç
bölümlük bir parçayı çalar gibi
Elektrik
artık elektrik olmak istemiyor
Ya
da karanlık olmak istiyor
Beyin
odalardan bir atmosfer
Geleceği
olmayan bir hâl
Bir
şeye başkanlık ettiğimiz yer
Lanetin
hevesinden-gelinin izinden sis
İkiye
katlanıyor kefen gibi
Eğer bulunamıyorsa flüt
Nefesi
senin içinde
Cinsiyetin
ya da tohumun
@
işaretini yaparak
Neyi
düşünüyordu ki
el
bombalarına söğüt çiçeği öyle benziyor ki
Belki
bir zerre canlanıp
Her
seslenişin içinde dönerek
Feleğin
çemberine yörüngesinden çarpıp
dörtnala
koşacak bir bukleye
uykusunden
uyandıracak Süleyman’ı
Nemli
çalan bir saat ile.
Çeviren: Gülkan
Noir
cin ayşe 15'ten..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder