ALICE KAUFMAN
Sanattan ataerkilliği sökmek
Sanat alanında kadının
nesneleştirilmesi toplumdaki nesneleştirilmenin ilk yansıması ve sonrasında da
devamlılığıdır. Modern ve postmodern feminist kadın sanatçılar bu nesneleştirmeye karşı çıkmak için
işlerini kullanmışlar; kadını işin aktif öznesi yapıp yeni bir döngü yaratarak
nesneleştirme döngüsüne son vermeye çalışmışlardır. Feminist Sürrealistlerin
resimleri resim vasıtasıyla yaratılmaya çalışılan ama henüz tam olarak var
olmayan feminist bir toplumu yansıtır. Nesne olarak Kadın’ı özne olarak Kadın
olarak tekrar tanımlamaya girişen Sürrealist kadınlar belli yöntemlerin
bileşimini ya da bunlardan herhangi birini kullandılar: Kadınları erkeksi
olarak portrelemek, kadın bedenini bozmak ya da kadınları ironik bir biçimde
hiperfeminen olarak göstermek.
Ayrıca
androjenleştirme de çok rastlanan bir yöntemdir ama özgürleştirme olanakları
kısıtlayıcı olabilir çünkü kadının basitçe erkeğin öznel gücünü ödünç alması
söz konusudur orada. Kadın erkeksileştirilip, onu nesneleştirilmesine neden
olan feminitesi ortadan kaldırılır. Tam tersinde de, erkek kadınsılaştırılıp
erkeksiliği alındığında dolaysız da olsa öznellik kadınlara bağışlanmış olur.
Bu ikisi de aynı anda gerçekleşmiş olur. Yayoi Kusama'nın heykelleri bu tekniğe
başlıca bir örnek oluşturur; “ataerkil otoritenin sembolü olan fallusu aşina
olduğumuz ev içi nesnelerden oluşan ortamlara, çevrelere ilave eder.”
(Chadwick, 19).
Ütü
masaları ve bebek arabalarından çıkan yarı-gevşek bırakılarak doldurulmuş kumaş
tüpler, maskülen olanın otoritesini feminen eşyalara geçirirerek feminen olanı
onaylar ve aynı zamanda da maskülen olanı, pasiflik ve itaat ima eden bu
eşyalarla sarılmış olan karikatürümsü genitalia ile bozmayı dener. Bu
yorumlardan hangisinin daha uygun olduğu tartışma konusu olabilir ama bence
Kusama feminen olanı yüceltmekten çok maskülen olanı alçaltmaktadır.
Frida
Kahlo'nun Self Portrait with Cropped Hair
da iyi bir örnektir. Sanatçı bir travesti gibi giyinmiştir, saçları kısadır,
yere uzun siyah saç kırpıntıları ve örgü parçaları saçılmıştır ve o da elinde
bir makasla sandalyede oturmuş olarak resmedilmiştir. Kahlo’nun cinsiyetini gösteren
tek şey çıkarmadığı küpeleridir. Burada maskülen güç dramatik olarak ve hiç
kusursuz bir şekilde çalınmış; hem küpeler hem figürün yüzü, dolayısıyla ki bu
yüze de Kahlo’nun diğer öz portrelerinden çok aşinayız, onun hâlâ bir kadın
olduğunu çok açık ortaya koymaktadır. Tam erkeğe benzeyen bir kadın ve böylece
bir erkeğin öznelliğini taşıyor. Kahlo’nun birçok resminde yüzü hep olduğundan
daha erkeksi resmedilmiştir, resimdeki figür bakılmamak ve dolayısıyla
nesneleştirilmemek ister ve hareketsiz, maskevari, erkeksi hatları ve
kısıtlanmamış bakışıyla yapar bunu.
Louise
Bourgeois'nın ilk işleri androjen olanı yansıtır ve çok etkilidir.
Bourgeois’nın heykelleri bir özneden diğerine maskülen gücü değiş tokuş
etmekten daha öteye gider; onun soyut işleri çift cinsiyetliliği terk eder ve
tek tip bir cinsel organ yerine onun işlerinde bir figür üzerinde birçok cinsel
organ bulunur. Torso heykeli oldukça literal bir ilüstrasyondur, “penis,
skrotal ve labial şekillerle kaplıdır.” (Chadwick, 19). Genital organlar zaten
kendileri şok edici olduğundan, -özellikle birleşmelerinde-, kadının genital
organları erkeğinkinden daha fazla bir nesnellik taşımaz. Heykelin başlığı Öz-portre’dir ve heykelin gövdesi o
kadar soyuttur ki bunun Bourgeois'nın fiziksel formunun literal bir yorumu
olmasının imkanı yoktur. Bougeois'nın gerçek kendisi sadece cinsiyet açısından
değil aynı zamanda açıkça bedeni açısından da sınırsızdır.
Bu yolla,
Bourgeois kadınların nesneleştirilmelerine karşı çıkarken ikinci tekniği
kullanmış olur, yani kadın bedenini sökmeyi. Fiziksel bedeni soyutlaştırıp
bedeni kendilikten ayırır ve kadının verili beden parçalarını tanınmaz hale
getirir. Cindy Sherman'nın Untitled #261’ı
birbirine bağlı olmayan ve bütünlüklü bir insan bedeni formu oluşturmayan
mankenler ve protez parçalarından oluşur ama özne gözle görünür plastik, silikon
memeler ve vajina dolasıyla teknik olarak kadındır. Dolayısıyla izleyici bu
etiketlemeyi sorgulayabilmektedir; ve bu, parçalardan oluşan asamblajın
toplumsal cinsiyet/cinsiyet gibi bir toplumsal paradigma üzerinden
araştırılmasına ve bu şekilde izlenmesine olanak sağlar. Bu şeklin toplumsal
olarak cinsiyetlendirilmesinin mümkün olmadığı açıktır, canlı bile değildir. En
fazla bu forma bir cinsiyet verilebilir ve bu cinsiyetlendirme cinsiyetin
insanlıkla ilgisinin olmadığı kanıtına kadar vardırılabilir. Aynı sonuçlar Untitled #256 için de geçerlidir, burada
Sherman aynı paralelde, kopmuş bir erkek formunu fotoğraflar ve diğerine çok
benzer bir ‘erkek’ parça yaratır.
Annette
Messager bedeni parçalayarak çalışan bir diğer sanatçıdır. Sürrealist erkek
sanatçıların ilk dönemlerinde uğraştıkları obje/artifakt ve dekor eşyası olan o
bedenlerin şiddetli ve neredeyse abartılı feminen bir versiyonu olan
Messager'in Piece montee’si için
Chadwick, "Messager'in bedensiz kafasından parçalanmış beden parçalarının
şelalesi dökülür.”der. (Chadwick 21) Bu görüntünün şok ediciliği, kadınlığın ve
kadının kişiliğinin nasıl da onun nesneleştirilmesine yol açan bir biçimde
bedenine bağlı olduğunu daha da iyi gözlemleyebilmemizi sağlar.
Messager'in
1974’teki La femme et... başlıklı
fotoğrafında, bir gövde, üzerine siyah markörle pelvis iskeleti çizilerek kadın
gövdesine dönüştürülmüştür. Gövdenin başı ve kasık, fotoğrafın köşelerinin
dışında kalmıştır. Bir kez daha, kadın olarak bildiğimiz beden parçasının
derisinin altındaki iskelete ait biçimin teşhir edilmesiyle, bir maske ya da
“gerçekte”ki formunun ne olduğu gösterilmiş olur. Sherman'ın beden
soyutlamalarının aksine, bu canlı, yaşayan bir kadının fotoğrafıdır açıkça.
İzleyici baktığında bunun bir kadının resmi olduğunu düşünemez, geleneksel
olarak nesneleşmiş meme oradadır ama bedenin dışında bir bağlamı yoktur,
izleyici bunun bir kadın olduğuna inanarak kendini kandıramaz. Bu bir kadının
bedeninin bir bölümünün fotoğrafıdır, daha fazlası değildir. Nesneleştirilmiş
beden ve saygı gösterilmesi gereken insanlık yapıcı bir biçimde birbirinden
ayrılmıştır.
Cindy
Sherman'ın ilk işleri, ve özellikle ünlü Untitled
Film Stills serisi, kadının nesneleştirilmesine karşı çıkan benzer ama daha
incelikli bir yöntem kullanmıştır. Bu fotoğraf serisinde Sherman filmlerden
topladığı, süper-feminen kadın karikatürleri yaratır, parçalanmış beden
formlarındaki gibi, hasarlı objeler olarak bu kadınsı formlar tüm erklerini
yitirirler. Bu serilerin kurulumu ve ortaya çıkarılması son derece yapaydır ve
her bir resimde Amerikan kültürünün içselleştirilmiş klişelerinden
esinlenilmiştir. Fotograflanan kadınlar ki onların arasında Sherman’ın kendisi
de bulunuyor, hiçbir şey ama yalnızca obje olabilecek kadar sahtedirler. Onları
deneyimlemenin tek yolu, onlara klişe ve objeleştirici erkek gözüyle bakmaktır.
Bunu yaparak Sherman izleyicinin dikkatini klişelerin kendisine çeker ve seksi
bir yavru kediyi, gürbüz ve iyi kadın kütüphaneciyi, canlı kanlı hizmetçiyi
olduğu gibi kurgular. Hollywood ve ana akım medya öncelikle erkek tüketiciler
için ve yine erkekler tarafından formüle edilmiş bu tarz kadın ideallerini
işlerinde kullanır ve böylelikle bu sıradanlıkta Sherman karakterlerin kendi
sahteliklerini kullanarak bu durumla alay eder. Bu tek boyutlu belirlemelere
uygun davranacak bir kişiyi bile bulamazsanız: Sherman’ın oyunsu yeniden
yaratımları, bize bunları ancak fena halde kısıtlı ve gerçekdışı olduklarını
fark ettiğimizde kullanabileceğimizi
gösterir.
Daha önce
de belirttiğim gibi, kadının geleneksel olarak güçten yoksun gösterilişine
kadınları cinsiyetsizleştirme ve erkekleştirme geçerli ve kalıcı bir çözüm gibi
durmuyor. Kadınsılığı artırmak da kısıtlı kalıyor. Kadınsılığa odaklanan bu
dikkati kadın bedeninin bağlantısızlığına yönlendirmek fiziksel olanla fiziksel
olmayan kimliği ayırt etmeye yarayabilir. Ve ironik olarak klişeler kullanmak
aydınlamaya yol açabilir. Ama öyle görünüyor ki, toplumun geneli feminist bir
ideale ulaşmadıkça, kadın sanatçıların çoğu da erkek ve kadın arasındaki güç
dinamikleri problemini tanımlamaktan öteye geçemeyecekler. Sanatçıların şimdiye
kadar farkındalık yaratmaları ve sorunu kafalarında taşımaları dışında bu
soruna önerecek bir çözümleri olamamıştır. Bunun için bu farkındalığın ve
düşüncenin topluma yayılması gerekir.
Kaynak:
Chadwick,
Whitney. An Infinite Play of Empty Mirrors: Women, Surrealism, and Self
-Representation.
Helland,
Janice. Culture, Politics, and Identity in the Paintings of Frida Kahlo.
Women's Art Journal 11, Fall 1990/Winter 1991.
Çeviren: Anita Sezgener
CİN AYŞE 11, feminist kolaj
1 yorum:
Merhabalar, Adım Ahmet ÖZKAN. Yüksek lisans öğrencisiyim ve ekolojik şiir alanında yüksek lisans tezi hazırlıyorum. Derginizin 14. Sayısını bu konuya ayırdığınızı okudum ama derginize ulaşma imkanım olmadı. Nasıl ve nereden temin edebilirim acaba. Yardımcı olabilirseniz çok memnun olurum. iyi çalışmalar.
Ahmet
Yorum Gönder