FATMA
NUR TÜRK
Gibi Ne
Meğer İmiş?
Her şey
de günah canım referansımız en küçükortak kat. Aramızdaki
suyun sızmasını engelleyen şiveli kardeş. Hadi
canım amma abarttın ne kadar vakursa bana
biraz fazla abarttın gibi geliyor o
kadar anlatım yanlışları. Öçlerden, musluklardan, merhemlerden ve söylenip
durmaktan yanlışları.
Görüşmelerimizi müteakip günler hoyrat
geçecek. Topladığım nispetlere bakarak yarın kime gideceğim. Kimseye
söylediklerini anlamıyor değilim demek istemeyişim sürüp gidecek. Yarın size geleceğim demesin görmek
nedir bilmeyen. Konuşmak nedir bilen de demesin. Bir misli genişleyen kafeler
başka, görmek başka, konuşmak başka mı kararıyor? Kesik kesik cümle kurdurur ya
torunlar, öyle de inanılmaz sayıda başka bitiyor bitişler. Bakıyor bakan soluk soluğa. Ne de olsa o da
kararıyor.
Geçinip giden kankalara gel de inan. Bana
anlattıklarına gel de inan. Bağırmaya çağırmaya gelince eh siz de öyle bilin.
Arttırabiliyorsan arttır da alkışlayalım geçen seneki heyecanımı. Fitilli havan
topu sanıyor özlediğim dünyaları. Her mezunu kutlamak zorunda değilim. “Öğle”ye “öyle” diyeni kulaklarımı tıkasam dahi duy duy içime
sinmez. Yazarın şu düşüncelerine katılıyor musun, dediğinden bu yana içime
sinmez. Dinle beni, oynamıyorum artık görüşmesinden beri içime sinmez. Hiçbir öğrenci yakalanmadan edemez, hele!
Bana diyor ki neden uyduruyorsun, hele!
Münasip bir laf edemedikten sonra erkeğin saçını serbest bırak, denir.
Çiçeğe duran böğrünü kurutursan, hataları affeden bir bey gelsin istersin.
Merak geçer, ay ve gün geçmez. Merak geçmez, ay ve gün geçer. Kolay bir işi
anlatmak için put dikeceksin diktin mi de? Hayret bir sofra gibidir. Minare gibi uzar
gider.
Avemeler boyunca uzanan köpüklü bulutlar. Üzerinden şöyle bir geçilmiş geçmişi
hatırlatan o mimik. Tırmanılabilecek bir mobilium zirvesi. Tam da sırası gölgelik yer aramanın, sırları
döküp saçmanın olduğu için. Castor beni ülke ülke gezdir. Tam da ben de yazın doğan çocuğum sohbeti
sırasında sıcak sıcak yanaş yanıma. Harmanımı temizlerim tahılımı yığdır.
Uyuzumu kaşı. Benden korkmayanı tanı. Onu benim için tut ve sakla.
Gözlerini benim üzerime dikti mi dikti
zillisi. Güçlendi mi otlandı mı ezgiler sıraya kondu mu ne oldu fingirdeşmesi. Pas. Sıradaki lekeler? Pas. Gülünecek bu şey,
ahahah. Ruhum seni özledi, Pas. İlkbaharın taze yeşilliklerinde yaşayan Pollux
birlikte gülmüştür, güler. Gürültüyle, geğirtiyle, bir anda kayısı kıvamına
gelmiştir, gelir. İçinde çekirdeğiyle birlikte kurutulan Pollux kıvamı. Gel
şöyle gel beriye gel kıvamı. Pollux birini onu okumak için kışkırtan bir
kitaptır. Gezip görmediğim yerleri görmüş gibi anlatmamdır. Kolaylıkla
alışabileceğim yavruağzı bir sırt üstü, vitrin önü ve somya altıdır.
Hangi yüzden son derece dürüst olmamı umuyor
ki. Koyulaşan muhabbetti, canımcığım. Olayların çoğusu üzücü, hadi hadi.
Hepimizin ortak sorunlarımız var, sıvıların da koyuluğumuz var. Mertebesine
göre oturanlar doğal mı araştıralım. Lakapları takılı mı, rivayet olunuyor mu
bilelim. Tayming de tayming. Kaçsa bile
ondan kurtulabileceğim zaman yok mu? Herhangi bir şeyin kuru olanına gerçek
diyoruz. Kasları sürekli kasılıp kalan bir kadına gerçek diyoruz. Daha
gerçekler de var mı yok mu tartışıyoruz. Kartpostaldan güneşim, denizim,
teknelerim daha da gerçek. Buradan
bakınca isabetli bir tespit gibi oradaki çamlar. Az biraz gerçek müstakil
parklar. Bekçisiz bekçi kulübeleri, karında toplanan sarı sular. Hadi hadi.
Castor & Pollux -daha doğru olan biçimi- Castor & Pollux. Ancak ikisi de kullanılır. Ne zaman incileri
dökülür, nerede ipe dizilir muamma. Geceleyin peygamber kıssalar anlatır. Yem
torbası elden ele dolaşır. Hasılı keklikler ötüşür de yılanlar tıslar. Zıpır zupur
fikir çok uykular kaçırır. Cümleten merhaba yardıma koşmak istemeyişinin
öylesine bir sebebi olanlara. Ben bu
anı daha önce yaşadım zıpçıktılarına. Beni
tanıyanlar bilir lakırdısını uzattıkça uzatanlara. Modu çıkmak kadar modu
inmek de cesaret değildir. Mesela ev
budur. İğde kokusu da budur. Sis arttı,
cesaret şu kadardır. Neşeliler sokağı buradadır, geberesice düşmanlar
arkamdadır. Castor & Pollux etrafına bakmış, uygun yer bulamamıştır. Kişniş
tanesi de hem budur hem şudur. Sırası
gelmişken ya topraktır, ya dünyadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder