Soyulmuş sütbadem_ hatıralardan
limbik denizinde sinaps ağlarla örülü yüzey
hata verdiğinde sistem, ölümcül aşırılıklar
hissi kaybetmek ya da onda boğulmak
savaş ya da kaç!
Dünya içinde başka bir dünya
renk silinir duygusu kalır
_duvardaki çatlak_
düşerken ya da düştüğünde
neler olduysa aynıyla hatırlanır
seni yitirişim, gerçekliğimi aynıyla
orada olmayı sürdürürüz ama
hatırladıkça.
Köklerimiz çünkü orada, kendimizdeyiz
kendimizle dünya arasında bir sıkışıklıkta
arayı doldururuz
öfke, arzu, korku, endişeden
ne varsa titreten iltihaplı sinir uçlarını
ne kalmışsa ateşlerden
azı dişlerimizden koparttıklarımızla
yaşamaktan yana
bir köpek ulur, hiç susmaz ulur
_amigdala_
günleri eze eze çürüttüğümüz siyah kumsalda
_bu kimyasal bir problemden fazlası_
hep fazladır daha
ulur o içeriden kendi otonomisinden
Görünmez bir çamura saplanır
Ağırlaşır varlık anlamsızlıktan
bütün şiddetiyle üstüne çullanır hayat
her şey susar, sustuğuyla kalır
anlamı çekip almak gerek, kendiliğinden vermez
o, duyguların kovanı, balını _gizli_ damıtır
ölüm dünyayı ikiye ayırmışken
fısıldar da bazen yavaş ve kontrollü
Bir yer edinmek kolay mı
burası senin kafanın içinde
pencere pervazında bana tütün sararken
yorgun olmak ölümden yeğdir
şarkı söyleyerek kalbi açmak
nabzı tutmak; derin nefes, yavaş adım
mesafeyi ortadan böyle kaldırmak
zamandan bir an’ı ayırmak
biz hep buradaydık gülümsemesiyle
dil parçalanmamızı izlerken
Vücudunda okyanus taşıyorsun
su yükselir ve alçalır
nefesine dikkat et
suyun tehlikeli olduğunu bilirsin
alışkanlık bedeninden
çekilmesini beklersin
uyursan boğulabilirsin
durmaz yükselir o
nefesin!?
Dramatiktir bu anlar
hafızaya yeni bir çentik
yeni alışkanlıklar köklerimizi geliştirir
hatıralar kıvrılıp bükülüp biçim değiştirir
dünyayı kar olup beyazlaştıran keder
örtmez ama siler
sessizlikte her şey_ gürültüsünü yutkunup_ değişir
tutunmak sayılabilir bu
odaları havalandırmak
metanet hoşnutluk doğurur
hatırladıklarından çok unuttuklarından.
Cin Ayşe 17, amigdala dosyası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder