Fanus
Taşınıldı. Yerleşildi. İnsan yerleri, köpek yerleri.
Hatta koca köpek, “yerine” deyince.
Görünüşte her şey normal, gelen giden ne güzel olmuş diyor.
Az kişi geliyor.
Faça falsosuz-
Estetiğin içeriğe bu kadar ihanet ettiği!.
Cephe komple cam -camdan dışarısı bahçe, ağaçlar bitkiler ve gökyüzü görülebiliyor.
Bazen dolunay. Karşıda sarmaşık kaplı yüksek duvar camın içinden bakınca çok güzel görünüyor.
Tıpkı Selimiye kışlasının pabuç kısmında tutulan biz kadın tutuklular havalandırmaya kışlanın
Harem’e bakan tarafından çıkarılınca:
vapurlar ve deniz ayaklarımızın altında
ve Topkapı, Ayasofya, Sirkeci… elimizi uzatsak şurada.
Şimdi şu çiti atlayıp kaçmak! fikri
tatlı bir adrenalin salgısına yol açınca
çünkü birazdan koğuşa kapatılacak olmanın anlam boşluğu.
bir sis gibi her gün daha yoğun kaplarken fanusu.
Sindirim Sistemi, Delirium İhtimalleri, Delik Etik
Fanus artık içine tıkılmış bedenlerin (bir yaşlı dişi insan/iki dişi köpek,
bir erkek köpek ve hayaletim)
sindirim sistemiyle ve başka biyolojik ve psikosomatik edimlerle/ritimlerle dönüyor.
dışkılamada zorluk ya da bir ishalin,
tıpkı benim cam sınırları aşıp hayaletimden sıyrılıp dışarı fırlayamamam gibi,
tıpkı yaşlı kadının ihtiyar bedeninden çıkamayışı gibi
bir çıldırıya yol açması -an meselesi!
Hemen yatıştırıcı ilaçlar yetiştiriliyor/yetiştiriyorum.
En parasız zamanda 4 misli artmış tüketim. Delik cebim ve etiğim.
Deliklerde naylon torbalar, tuvalet kağıtları, beyaz peynir ve domestos.
Vay benim somutluğum, somut ayaklarım, yere basınca kayıp
toparlanan ayaklarım, kaslarım, duygularım, parmaklarım, itirazlarım!.
Vay benim somut düşüncelerim, elle tutulur yapılır edilir düşüncelerim!
dört ayağınla, tırnaklarınla
tutup tutup bıraktığın,
soyutlarını kuşandığın
döndüğün, ayarlarını aldığın,
ayarlarını bozup düzenlediğin
ve yapıştırdığın yerin yüzüne-
Vay benim somut etiğim!
Zaman, Damardan
Ömür, gündelik enjektörlerle.
Bugün ne günü ?
Cumartesi
Bugün ne günü?
Salı
Bugün ne günü?
Cumartesi.
Bugün ne günü?
Cumartesi.
Bugün ne günü?
Cumartesi
Bugün ne?
Cumartesi
Bugün? Salı
Bugün cumartesi
Bu ay ne?
Eylül.
Bu ay ne?
Ağustos.
Hangi yıl geçti? diyor
Biten ama geçmeyen yıl,
paslı yaylıların başladığı
her şeyin yarım kaldığı
apansız ve hunhar saldırı
ruhun, yorgun-argın bedenin içinde devindiği,
çok acıdığı
Demans
Fotoğraflar saçılıyor maziden
iyice unutmak için yanlış hatırlanan geçmişi
ki içimizden geçiyor, sürekli kazılmakta olan bir tünelden.
Ev satılmış.. yeni gelenler kapılara, pencerelere rastgele kalaslar, çiviler,
takozlar -lazım kapansın evin gözleri.
artık çünkü balık lokantası ve beach.
Bütün o anılar: kalpleri çürüten zamanın cesedi.
Yüz her zaman bilinçten daha önemliydi; erkek kadından, adam çocuktan..
Ovuyor gülsuyuyla ya da kazıyor tırnaklarıyla derisini
hangi yüzün maskesi parçalanmak isteniyor acaba?
“yüzüm yerli yerinde mi?”
Keder-Öfke-Keder-Öfke
Bir şey yapmaya kalkıyorum masadan
mutfak musluğunun önünde ilk fırsatta
yaşlar alelacele yüzümden, farkedilmeden
iyi duymuyor ya kulakları, görmüyor iyi gözleri
bir tek köpekler, yaş aktı mı irkilip, dikilip oldukları yerde.
masaya gerisin geri, bir şey elimde.
birinizle konuşuyorum
içimden, azcık dışımdan
bir şey mi dedin?
“yoo..” ya da, “televizyona küfrediyorum”
(Normal çünkü babamdan da bilinen
bokuyla kavga -politik öfke.)
yaşam hakkı kaybıma kudurmuş isyanımı,
kuyu tipi cezaevleri bilgisiyle ayar ve terbiye.
Gün/Mesai
Ansızın kaçırtılan uykudan her kalkış, karanlık da olsa sabah.
hep ya bir tekerleme ya da bir müzik parçasıyla-
bugün Ali Ekber Çiçek “...dara düştüm..”
öbürgün “sütaş ayraaan sütaaş ayraan!”dişlerim sıkılmaktan ben vegan
ve yetişemeyince reklamları kısmaya.
(televizyon hep açık- bulanık gözler ve işitmeyen kulaklara kımıltısı bir canlılık).
Temizlik yapılıyor/yapıyorum, yemek yapılıyor/yapıyorum,
ilaçlar veriliyor/veriyorum/köpek kakaları toplanıyor bahçeden/topluyorum.
sabah kahvaltı veriliyor/köpekler besleniyor/temizlik yapılıyor/yapılıyor/
kaka toplanıyor/bahçe sulanıyor/ilaçlar veriliyor/vitaminler alınıyor/haberler
haberler haberler…. dinleniyor.
Günlerin içinde
tıpkı hayaletim-ben gibi
bir belirip bir yok olan zamandan
kopartılmış parçacıklardan
düşünceler, yazılar sökülüyor
fanusun- içinde uçuşuyor,
bahçeye üfürülüyor
şaşkın kuşlar gibi o dala bu dala konuyor
yarım yamalak dijital dosyalara dökülüyorlar..
Hayalet
Epeydir bana ve “ev”e musallat.
Ben ona o bana dönüştü- acımasız bir ebelemece.
Bazen kapıya yürüyor, çıkacak, sanki gösteriye filan katılacak!
Ben elimde paspas, çok pis ağzım, sövüyorum
O klavyede çat çat!
Anam beni Amerikan askerlerine imal edilmiş süt tozuyla beslemiş.
Kemiklerim hemen bükülmüş.
Anam beni doğurmuş
Mars açısında.
Neyse bunlar eski-
Şimdi elon musk gidecek Mars’a.
O gidince Mars’a
Kızıl Gezegenin “savaşçı ruhum”a olan etkisi
zedelenir mi acaba?
gibi şeyler düşünürken
yer süpürüyor/
yer siliyor-
yemek hazırlıyor-
dışkı topluyor, ve dişlerimi gıcırdatıyorum
çamaşır yıkıyor/bulaşık makinası dolduruyorum
düşüncelerim pat küt içime devrilirken
boş iskemleye hop biri
ben sanıp hayaletimi,
ilgili ve işiten gözlerle.
ben iç ve dış meselelerimi, hararetle.
Hayaletim-ben-hayalet
Ölsek de geçeceğiz, diyor
Ölsek de geçeceğiz bu camdan!
Radikal bir şeye tırnak geçirme inadından
depresyon yaklaşamıyor yanımıza.
Ölsek de ölerek geçeceğiz bu camdan!
Ölsek de ölerek geçeceğiz bu camdan!
Daha önce birkaç kere öldüğüm için, inanıyorum ona.
CİN AYŞE 24, ESNEMEK, GÜZ 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder