5 Aralık 2025

DEFNE SANDALCI. FENA FANUS FASİKÜLÜ



Fanus

 

Taşınıldı. Yerleşildi. İnsan yerleri, köpek yerleri.

Hatta koca köpek, “yerine” deyince.

 

Görünüşte her şey normal, gelen giden ne güzel olmuş diyor.

Az kişi geliyor.

Faça falsosuz-

Estetiğin içeriğe bu kadar ihanet ettiği!.

 

Cephe komple cam -camdan dışarısı bahçe, ağaçlar bitkiler ve gökyüzü görülebiliyor. 

Bazen dolunay. Karşıda sarmaşık kaplı yüksek duvar camın içinden bakınca çok güzel görünüyor. 

Tıpkı Selimiye kışlasının pabuç kısmında tutulan biz kadın tutuklular havalandırmaya kışlanın 

Harem’e bakan tarafından çıkarılınca: 

vapurlar ve deniz ayaklarımızın altında 

ve Topkapı, Ayasofya, Sirkeci… elimizi uzatsak şurada. 

Şimdi şu çiti atlayıp kaçmak! fikri 

tatlı bir adrenalin salgısına yol açınca 

çünkü birazdan koğuşa kapatılacak olmanın anlam boşluğu. 

bir sis gibi her gün daha yoğun kaplarken fanusu. 

 

Sindirim Sistemi, Delirium İhtimalleri, Delik Etik 

 

Fanus artık içine tıkılmış bedenlerin (bir yaşlı dişi insan/iki dişi köpek, 

bir erkek köpek ve hayaletim) 

sindirim sistemiyle ve başka biyolojik ve psikosomatik edimlerle/ritimlerle dönüyor. 

dışkılamada zorluk ya da bir ishalin, 

tıpkı benim cam sınırları aşıp hayaletimden sıyrılıp dışarı fırlayamamam gibi, 

tıpkı yaşlı kadının ihtiyar bedeninden çıkamayışı gibi 

bir çıldırıya yol açması -an meselesi!

Hemen yatıştırıcı ilaçlar yetiştiriliyor/yetiştiriyorum.

 

En parasız zamanda 4 misli artmış tüketim. Delik cebim ve etiğim. 

Deliklerde naylon torbalar, tuvalet kağıtları, beyaz peynir ve domestos.

 

Vay benim somutluğum, somut ayaklarım, yere basınca kayıp 

toparlanan ayaklarım, kaslarım, duygularım, parmaklarım, itirazlarım!. 

Vay benim somut düşüncelerim, elle tutulur yapılır edilir düşüncelerim!

dört ayağınla, tırnaklarınla 

tutup tutup bıraktığın, 

soyutlarını kuşandığın

döndüğün, ayarlarını aldığın, 

ayarlarını bozup düzenlediğin

ve yapıştırdığın yerin yüzüne-

Vay benim somut etiğim!

 

Zaman, Damardan

 

Ömür, gündelik enjektörlerle. 

 

Bugün ne günü ?

Cumartesi

Bugün ne günü? 

Salı

Bugün ne günü? 

Cumartesi.

Bugün ne günü?

Cumartesi.

Bugün ne günü?

Cumartesi

Bugün ne?

Cumartesi

Bugün? Salı

Bugün cumartesi

Bu ay ne? 

Eylül.

Bu ay ne?

Ağustos.

Hangi yıl geçti? diyor

Biten ama geçmeyen yıl,

paslı yaylıların başladığı

her şeyin yarım kaldığı

apansız ve hunhar saldırı

ruhun, yorgun-argın bedenin içinde devindiği, 

çok acıdığı

 

Demans

 

Fotoğraflar saçılıyor maziden

iyice unutmak için yanlış hatırlanan geçmişi

ki içimizden geçiyor, sürekli kazılmakta olan bir tünelden.

Ev satılmış.. yeni gelenler kapılara, pencerelere rastgele kalaslar, çiviler, 

takozlar -lazım kapansın evin gözleri.

artık çünkü balık lokantası ve beach. 

Bütün o anılar: kalpleri çürüten zamanın cesedi.

 

 

Yüz her zaman bilinçten daha önemliydi; erkek kadından, adam çocuktan..

Ovuyor gülsuyuyla ya da kazıyor tırnaklarıyla derisini

hangi yüzün maskesi parçalanmak isteniyor acaba?

 

“yüzüm yerli yerinde mi?” 

 

 

Keder-Öfke-Keder-Öfke

 

Bir şey yapmaya kalkıyorum masadan

mutfak musluğunun önünde ilk fırsatta 

yaşlar alelacele yüzümden, farkedilmeden

iyi duymuyor ya kulakları, görmüyor iyi gözleri

bir tek köpekler, yaş aktı mı irkilip, dikilip oldukları yerde. 

 

masaya gerisin geri, bir şey elimde.

birinizle konuşuyorum

içimden, azcık dışımdan

bir şey mi dedin? 

“yoo..” ya da, “televizyona küfrediyorum” 

(Normal çünkü babamdan da bilinen

bokuyla kavga -politik öfke.)

 

yaşam hakkı kaybıma kudurmuş isyanımı,

kuyu tipi cezaevleri bilgisiyle ayar ve terbiye.

 

 

Gün/Mesai

 

Ansızın kaçırtılan uykudan her kalkış, karanlık da olsa sabah.

hep ya bir tekerleme ya da bir müzik parçasıyla-

bugün Ali Ekber Çiçek “...dara düştüm..”

öbürgün “sütaş ayraaan sütaaş ayraan!”dişlerim sıkılmaktan ben vegan 

ve yetişemeyince reklamları kısmaya. 

(televizyon hep açık- bulanık gözler ve işitmeyen kulaklara kımıltısı bir canlılık).

 

Temizlik yapılıyor/yapıyorum, yemek yapılıyor/yapıyorum, 

ilaçlar veriliyor/veriyorum/köpek kakaları toplanıyor bahçeden/topluyorum.

sabah kahvaltı veriliyor/köpekler besleniyor/temizlik yapılıyor/yapılıyor/

kaka toplanıyor/bahçe sulanıyor/ilaçlar veriliyor/vitaminler alınıyor/haberler 

haberler haberler…. dinleniyor.

  

Günlerin içinde

tıpkı hayaletim-ben gibi 

bir belirip bir yok olan zamandan

kopartılmış parçacıklardan

düşünceler, yazılar sökülüyor 

fanusun- içinde uçuşuyor,

bahçeye üfürülüyor

şaşkın kuşlar gibi o dala bu dala konuyor

yarım yamalak dijital dosyalara dökülüyorlar..

 

 

Hayalet 

 

Epeydir bana ve “ev”e musallat.

Ben ona o bana dönüştü- acımasız bir ebelemece.

Bazen kapıya yürüyor, çıkacak, sanki gösteriye filan katılacak!

Ben elimde paspas, çok pis ağzım, sövüyorum

O klavyede çat çat!

 

Anam beni Amerikan askerlerine imal edilmiş süt tozuyla beslemiş. 

Kemiklerim hemen bükülmüş. 

Anam beni doğurmuş

Mars açısında.

Neyse bunlar eski-

Şimdi elon musk gidecek Mars’a.

O gidince Mars’a

Kızıl Gezegenin “savaşçı ruhum”a olan etkisi

zedelenir mi acaba?

gibi şeyler düşünürken 

yer süpürüyor/

yer siliyor-

yemek hazırlıyor-

dışkı topluyor, ve dişlerimi gıcırdatıyorum

çamaşır yıkıyor/bulaşık makinası dolduruyorum

düşüncelerim pat küt içime devrilirken

boş iskemleye hop biri

ben sanıp hayaletimi,  

ilgili ve işiten gözlerle.

ben iç ve dış meselelerimi, hararetle.

 

 

Hayaletim-ben-hayalet

Ölsek de geçeceğiz, diyor

Ölsek de geçeceğiz bu camdan!

Radikal bir şeye tırnak geçirme inadından

depresyon yaklaşamıyor  yanımıza.

 

Ölsek de ölerek geçeceğiz bu camdan!

Ölsek de ölerek geçeceğiz bu camdan!

 

Daha önce birkaç kere öldüğüm için, inanıyorum ona.

 

 

 CİN AYŞE 24, ESNEMEK, GÜZ 2025

 

 

Hiç yorum yok: