5 Aralık 2025

AYŞEN DENİZ ONARAL. Sinopya

Lüküs Hayat masada sakar Truva

uzun bakışlar karşılıksız bırakılmamalı

diyorum ıslanan bacağıma. post sanırdın

yağmalandı sadakati gezdiren geçicidir 

o değil mi duraksatır kendimizde 

fikirden yüz çeviren dağ artıkları

tanrılar önünde diz çöken söz 

edebiyatın cinayet gurultusu

işkilli kaide, elastik temel.

 

kılık değiştirirken doruktaki virüs 

böyle kaçıncıya kağıt ile havlu karışıyor birbirine 

fıtratın o toy ressamı nerede yaslandığı kayası dilin 

“Sanat yatıştırdıkça musallat olurlar işte oyun dışı 

kartlar katarlar toprağa diri diri gömülen atlıkarıncaya,”

yazmış, nedense adalete gerilmiş bir genç, yırtılacak

sayfaya mıhlanan çark gözlerinden okunuyor  

beni kırk yıl öncesine taşıyan yokluk derinleştikçe 

tohumun çırpındığı vadiye iniyorum uyuşuk patikadan 

sökemiyorum ustasını yutan kuyunun ayırdığı taşı. Pizza eğrileri 

çiziyorum zemine damlayan kahveye Sinopya eskizleri, 

savaş ve tren daralan babaya benziyor kapatıp açtığı 

panele yansıyan kollarında bana benzemeyen delik deşik 

bir dal koparılmaya can atıyor başka bir yere 

dikilmek için. neyi unutuyorum bir görünüp siliniyor hâya 

için kaç imtihan, mezarlara sıra gelmedi henüz. gırtlağına kadar 

kolaylıktır halk,  uğuldayan kana dair değiştirilir isimler

sahip olduklarını yitiren rengi onurlandırır toprak neyi arıtsa 

büzüşen bir bahar içeriden esnedikçe temel, katlanmış 

kanatları dürtmektedir eğri büğrü bir kargı şömizleniyor kendisine 

dezenformasyon sunağında görünüyor 

İlyada. az sonra inşallah da dedirteceğiz Homeros’a. 

-Hadi,

collige virgo rosas,

cesedi boyayalım!

 

 

 CİN AYŞE 24, ESNEMEK, GÜZ 2025

                                                                                 

 

 

 

Hiç yorum yok: