İstemediğim
kadar
servetim
var geçmişten
idare
eder beni uzun süre
Benim
kadar iyi biliyorsun;
Hain
hatıra
bırakmıyor
bazılarının peşini;
altından
kubbesiyle
Hafiften
çarpık
mütevazi
bir kilise ;
Haşin
korosu kargaların;
bir
trenin ıslığı;
Kırdaki
yaban huş ağacı
Azad
olmuş gibi az önce;
Heybetli
meşelerin
gizli
geceyarısı meclisi;
Ve
birinin rüyalarından
süzülüp
gelen,
minik
bir kayık
batıyor
yavaşça
Kış
bastırdı şimdiden burada,
Hafiften
toza buluyor şu kırları
Akıl
ermez bir sis ile
dolduruyor
ufuk kadar uzak dünyayı
Biz
gittikten sonra hiçbir şeyin,
başka
hiçbir şeyin kalmayacağını
alıştım
düşünmeye
O
halde kim
sundurmanın
orada dolanan
Ve
bizi adımızla çağıran
Buzlanmış
cama dayalı bu yüz de kimin
Bir
dal gibi oracıkta sallanan el kimin
örümcek
bağlamış o köşede cevaben
Güneş
çarpmış bir paçavra
Dans
eder aynada.
Çeviren: GÜLKAN