24 Aralık 2021

DEFNE SANDALCI-ANİTA SEZGENER.TAŞ SEKTİRMECE

  

(taşı uzatan: Anita Sezgener

taşı sektiren: Defne Sandalcı)

 

“bak gözlerimin altında esmer halkalar oluşmuş, tavşanlı elbise kâr etmemiş, küçücük bir insanım, olmuşum bir kere, her şey olmaya başlamış bir kere...”*

 

1.Taş: ÇOCUK

 

başına dünya gelmiş insan><hayvan yavrusuna denir. belki antroposen öncesi çocuk, dünyaya geliyordu ve doğum(luluk) ona bir dünyadalık, bir başlangıç ve yeryüzü edimi imkânı sunuyordu, kim bilir. doğum bir sevinçmiş meselâ. Şimdi artık, bebek><hayvan dünyayı kemirmeye ve yıkmaya meyilli bir “yaşam” hıncının içine düşüyor Anne’den.  ve Anne de hemen uzak beden. 

 

 

2. Taş: LUK…

 

Belki, neoteni..

 

Ama işte bir süreç değil, bir gerilimdir aslında: İnsan’a doğru büyümeyle Hayvan’dan kopma(ma) arasında incelen.

tüylü köle ve öldürülüp yenilenin yüzü, algısının altına ittirildikçe. 

büyümüş insan tekinin içinde eski bir ur gibi kalırken hayvan. (bir ukde, bir ihanet nişanı, bir leke.) 

çocuk(luk) -katılaşıp silikleştikçe. yapayanlış hatırlandıkça.. 

o karartılmış geri’den bakacaktır, içerden dışarı, zamanın başından zamanın sonuna, paslanmış titreşimlerle. 

 

 

2,5. Taş: HAYVAN .. 

 

(Oxytocin), primer olarak beyinde nöromodülatör görevi olan bir memeli hormonudur. Bütün memelilerin hipotalamusunda üretilir.. kalpte de üretildiği ve salgılandığı bilinmektedir.... kalpte üretilen oksitosin konsantrasyonları beyinde üretilenlerle aynı aralıktadır.)

 

İnsan sesleriyle tembihlenmeye başlayınca, çıplak tenine gelip sürtünen tüylerinden hayvanın, sıyrılıyor çocuk, geri çekilip bakıyor hayvana. Hayvan bakılınca uzaklaşıyor. 

Çocuğun da ayaklarından böylece çekiliyor kuş hafifliği, sincap çevikliği, at direnci. 

  

 

3.Taş: KEMİK

 

bir homosapiens hatası olarak kemik bükülmeleri -yerçekimine ters duruştan mütevellit bozukluk- skolyoz. İki ayak üzerinde dik duramadıkça. kemik acısı. çocuk eğrilir.

 

ya da bazen hayvan kalır içinde çocuğun, ayrı bir kemik gibi gelişir, işte o zaman o,

azınlık/çıkıntı/sapkın/kaçkın/uyumsuz/başka.. olur ve her yerde her zaman bir yer yurtsaması besler içinde. 

fakat dünyada yer kalmamıştır. 



4.Taş: UYKU

 

Bağışlanan, sunu. 

 

(yer yoksa uyku da yoktur)

 

Uykuya yatırılmak. (şefkat, yakınlık, koşulsuzluk ve ılık.) 

Bu “insanî” şeyler insanlarda bulunmayabilir. Çocuk uykusuz kalabilir. 

Uyku zorluğu=dünyaya yerleşemeden, dünyaya buyur edilmeden uyku uyunmaz.. İnsanlaşan canlıyı – ki tekinsiz dünyada istemsiz kaymaktadır- uyku tutmaz. 

Bir tek hayvanlar uyuyabilirler hâlâ dünyada.

 

 

5.Taş: GÜN

 

Daha bilmiyoruz tam nedir, ama onaylanmış değilsin. Bu kesin. Gün sana çeşitli biçimlerde bildirecektir.

Çocuk eğreti bu odalarda, evlerde, evler arasında, sabahlarla öğlenler arasında, akşam hava loşlaşana kadar geçen çeşitli dakikalar arasında. bir uçuşkan anne hareketliliği. bir muammanın kıyısında dolanmaya, sabahları.  ama oralardasın, uzunların ayakları arasında, masa altlarında, bir kaçak, bir şey(ler) senin yüzünden olmuş sanki -saklansan yeri!…. fısıltıların, telefon mırıltılarının gizli kapaklı yetişkin günlerine bir ağ gibi yayılışının arasında..

 

 

6.Taş: GECE 

 

Karanlık, kuyu. Gece, karanlığın bir şeyidir ve nöbet tutmazsan karanlık kımıldar, sana bir şey yapar. Gece, büzül. Sessiz ol. Gece zaten ses çıkarılmaz. Çıkarsa kötü bir şeyden çıkar ses. Bekçi düdükleri ses çıkarabilir. Ve köpekler havlar ve ulurlar. Gece köpek uluması tehlikeyi ve cezayı çağırır ve köpekleri vururlar, sesleri kesilir. 

 

 

7.Taş: SES

 

Ses her yerden duyulabilir. tekinsizdir ses.. ses çıkaran şeye canlı denir. canlı varlık sesle çizer boşluğunu, kurar alanını. ses, varlığın olduğu gibi suçun da kanıtıdır. canlıların kıpırdanışlarından ve cansızlarla çarpışmalarından ses çıkar. yeryüzü küresinin bizzat kendisi canlıdır, aralıksız devinir ve uzayda sesi uğuldar. yani tahtanın, toprağın, taşın, bitkilerin, hayvanların, ağaçların, böceklerin,, sesleri böyle vardır.  çocuğun sesi vardır -her kıpırdanışta, oradan oraya giderken, bir şeyi tutunca, düşürünce, sürtününce, saçı koparılırsa SES çıkarır! 

 

Dünyayı çok sesli biliriz. sessiz-lik ise tanrı öncesi mekânlarda ya da cehennemde vardır- magma devinir, volkan püskürürken bile ses yoktur orada. (Belki şeytan bir kayanın tepesinden tek başına buna bakıyor ve acı çekiyordur.)

Cennette -ki eskiden dünyaymış- rüzgârın sesi hazla hışırdar.

Cehennemin -ki antroposen dünyadır artık o- sesi yoğun uğultu ve çığlıkken, ani ses kesintileriyle direniş gerçekleştirilebilmektedir. (sessizlik ele geçirilemez bir belirsizlik, bir biçim-sizlik yaratır ve formu olmayan şeyler iktidarı sinirlendirir, algılayamadığı şeyi ele geçiremez o). 

 

Ola ki, büyük dönüşüm, büyük sessizliğin içinden yoğunlaşıp saçılacaktır? Rüzgârlar çığlığı taşıyacaktır.

 

 

8.Taş: SAÇ (ya da varlık sürdürme koşulları)

 

Anne eli. Dalgın dokunuş. Feci tarak. Düğümlü saç tarağa, anne çocuğa, çocuk içinden çıkan sese: maruz.

  

Burada, bu banyoda, köpüklü saçların karıştıkça karışarak, varlığının koşullu olduğunu anlamaya başladın. (büyüme başladı).

 

Uzun insanların arasında çok dolaşılmayacak.  

İŞleri var,  SESleri var. (ses hakları.) VAKİTleri yok. SABIRları yok. (ses’in sabır taşırdığını da deneyimlemiş bulunuyorsun). 

Yataklarına, koyunlarına girilmeyecek/ kendi yatağına yatılacak/ gece karanlıktan sahanlığa kaçılmayacak/sahanlığın taş yerine yatılmayacak/karanlıkta katlanarak durmak öğrenilecek/çocuk kalınmayacak/ hızla büyünecek/ 

saçlar kesilecek.

 

 

9.Taş: DÜNYA

 

nın müthiş ağırlaştığı. Hem dünya, kaygan zemin, bir bakıyorsun, yok-zemin.

 

binalar ve eşyalar ve manâlar dünyayı ağırlaştırmış, ağırlaştırılmış dünyayı boynuzlarında taşıyan öküz silkinmektedir. ( silkinsin şükür! ) 

yüzeyinde kayıyor insanlık, birbirinin üstüne devrilerek. ah ne hunhar bir yanlışlık, ne saçma bir düzenek!

 

 

10. Taş: DALIK…

dünyadalık ara(f)dalıktır. o zor “f”.**

 

ürkünç bir çiçek gibi açılmıştır insan bilinci: dünyaya fırlatılmışlıkla dünyadan fırlatılmak arasındaki zaman-mekânın farkındalığında.  

“homo inquietus”, ona ihanet halindeki bu ‘yalan dünya’ya ve ölümlülüğüne savaş açmış ve cennet, cinnet zamana evrilmiştir. (antroposen).

çocuğun kaderi, şimdi, radikal bir yarıkla açılmış uçurumun kenarına, kökten bir seçeneğin kıyısına getirilip bırakılmış insanlığın çalımına bağlıdır: Ya isyan ve dönüşüm ya pespaye ölüm. 

 

hayvanı ilgilendirmez bu. o ölümü ani bilir, o her şeyi kendinde bilir. mazeretsiz varlık. zaten sürecektir o, bitkiler sürecektir, bulutlar ve sular sürecektir, rüzgâr esecektir, ses işitilecek, şeytan üzülmeyecektir.

 

 

11.Taş: MELEK TAŞI

 

Hayvanlığı hatırlayan, özleyen, özenen insan, çocuk>< hayvana doğru eğimlenirse,  tanrılar paldır küldür dünyaya dökülebilir ve cehennemden cennete bir exodus başlayabilir.  bu (halâ) bir dünya olasılığıdır. 

 

nedir bu tanrılar ? nasıl ederler? insan mıdırlar, hayvan mı? kültürel midirler doğal mı? uygarlığın hem ürünüdürler hem kırıcısı mı? neye kötüdürler, kime iyi?

ne odurlar ne bu, hem odurlar hem bu. (lütfen, beş dakka, durdurun diyalektiği!)

 

Yoksa imge midir onlar? 

 

Bir imge olmalarında problem yoktur. Hatta: 

 

“… imge bir boşluğun, bir yokluğun konturünü çiziyor. ….. hiç durmadan boşluktan hareketle bazı şeyleri mevcuda gelmeye açmak…” *** 

 

bir imge, bir meta-for, bir fikir, bir eğilim, bir buğu olmaları. 

 

                                           Buğu



*Aşk İçin İstediğimiz Başka Hayvanlar, Avluda Erkete, 1g- gagak gag agg, /Defne Sandalcı, Metis Yayınları

**Bknz. Ara(f)dalıklar, Bilgin Saydam, İstanbul Bilgi üniversitesi Yayınları

***Zeynep Sayın, Ölümün Belleği, Belleğin Ölümü, Hafıza ve Sanat Konuşmaları 2020, Hafıza Merkezi

Hiç yorum yok: