I
…..
Yine geldin aynı yere.
Çantanda ayırmadığın ne?
Nasıl da otların arasında
ağaç kabukları,
kökler neyi anlatır?
Hafif salınan otun uzunluğu…
Bacaklarında hafif kaşıntı:
ısırgan otunun biçimlenişi bu!
Nasıl da güçlü pençesi,
nasıl da yer edinmiş kökte —
aldırış etmeden,
sürtüşür yeryüzüyle,
Yine de hassasiyetindendir,
anlaşılır.
Suyun bitiminde
ve öteliğinde
duyulur zihnin hatları
dünyanın sesiyle:
Ayrışma,
ki var olasın!
……
II
……….
Görürken
az ileride — bir kavuşma anı
bir öte yanda — elinde balon
sokağın dibinde — masanın etrafı
balkon önü,
kapı önü,
toplaşan kadınlar
sandalyenin zeminde bıraktığı iz
algı ve beden
*zihin ve bellek
insanlar arasında
bir rezonans
bir topografya
kuşkusuz
uyanış hâli
hatırlayarak
devam eden
dilsel itiraf.
………….
III
……….
Sadece
dağılan
zaman.
Gevşeyen
retorik.
İçinde
büyüyen
bir beden,
çarpar kendini asfalta —
kelimelerinin döküldüğü.
Toplamaya koşar hâle
geldiği
nehir yataklarıysa
anahtarı yutar.
Kapısız kalır
bir gövde.
Bir kırmızı sözün dayanağında
azalan —
yerine bir sarı düşsün.
Bir yaprağın dibinde
yeşillenir.
Hafif çarpar mavi.
Renkli bir düşte
biçimlenir gövdeler.
Sonrası
bir şenlikte
uyanır
ve
sonsuzluk dibinde durur,
Bir
yankıyı
tutan
halbuki nedir?
Bir şeyler
değişirse,
o da değişir.
Sözlerin gevrekliğinde —
pek tatsızsa,
atabilir belki.
Sabaha kalmasa,
ne olur!
………
IV
……..
Gecedir
duyumsadığın.
Her akşam pencerenin
önünde
karşıdaki otelin sessizliğine takılır gözüm.
Pencereler ışıksız
Burada
insanlar sessiz geçirir zamanı.
Ses tuhaflarına gider,
tanıdık gelmez.
Az ötede hep tren geçer.
Rayların sesi eşliğinde,
içinde bakan insanlarla
tanışırız
bir anlığına
sohbete vakit kalmaz,
hızla yol alır.
Uzak kentin yakınlığında.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder