11 Kasım 2008

Lesley Dill, Dada Poem Wedding Dress [Dada Şiirli Gelinlik], 1994

HALİDE EDİP DEMİR


Akşamsafaları

önce dudağımın kenarından aldığım
nedendir bilemedim rengini
gördüğüm aynı bakışım başka
gözlerin . . . dolduavuçlarımaodakka
bakışsızdım ki ! öyle sızılıydın ki . . . uyuduk birdenbire.

uykumuzgülüşümüzolduuykumuzdauyandıkyenibahara
bir kedi yavruladı anneortalıkta uykuparamparça göğsümdarmadumanavuçlarında

ayrıkotlarındı temizlediğin gırtlağınakadar
OğulOğul
gelincik ve çiğdemleri incitmeden
elinde çapa
belenen toprak mıydı?
OğulOğul
yutkunduğun ikihasretkucakbirçiftsoluk
tutulan dilekler...
... ki bildim rengini hasretin yutkunduğun alevmiydi!

Yan yürüdüğün merdivenden çıktık toprakbahçeye
bahçebasamak mıydı öpüşlere
öpüşleri düşler miydi kediler kediler orta yerde!
Var mıydı saçaklı düşleri ?
kırılgan sesleri, solgun kalpleriyle biz miydik öykündükleri?

gönülçelen menekşeydik ki . . . eskiden beri
çocukluğumun çay bahçeleri renginde şarkılar dinledik
yarı solgun yarısıcak kokladık ilk yazı
bir ezgiyle yığılıp kalmaya razı
elimiz dilimiz gönlümüzle . . .
esrik gülüşler çekingen türkülere gebe
yakaladığım itiraflarım; kendimin küfesiyim nâçizane...o ki gün ışıldar hayat hayat
bir küfe dolusu keder... peh! neredeler?

niye dimağımı çatlatan çığlıklarla dolu bu soluk?
öyle ağır öyle kavruk
bildin mi ?
...yek solukluyuz !
inadına


küfeler dolusu türküdür,
tane karanfildir...yârin ağzında!

yârin ağzında karanfil kokulu savruk bir s o l u k t u r ; yârin ağzından yutulur !


kırıkdökükruhundusuladıtoprağı

topraksızladı
fışkırdı
...yorgunluk
gün batımları . . .

ve
açtıakşamsafaları başlattı herşeyi
her şeyi
seni
beni . . .
başlattık
ki sevdim
yenidenveyenidenveyeniden dudaklarındaki bitmeyen akşam safalarını . . .

onyediocakikibinsekiz/kadıköy

(cin ayşe'nin 2. sayısından)

10 Kasım 2008

pusu bilici



pusu bilici, Cin Ayşe editörü Anita Sezgener'in ilk şiir kitabı (Mayıs 2008, Norgunk Yayıncılık)




ANİTA SEZGENER ile kısa bir söyleşi

cin ayşe fanzinin editörü anita sezgener’in ilk şiir kitabı
“pusu bilici” norgunk yayınlarınca yayımlandı.
kendisiyle ilk şiir kitabı üzerine bile isteye kısa tutulmuş
bir söyleşi gerçekleştirdik.
pusu bilici’nin müziği, tonal olan (örn. ses kampına sürülmüşler için) ile ton dışı (örn. iyi ki) arasında bir tür salınış gibi. normal koşullarda tehlikeli olabilecek bu yaklaşım çok organik bir şekilde kitabın zemini kılınmış.

Geçiş izni almış olmasına rağmen ara sularda yol alan bir gemi gibi. Ya da sürüldüğünüz bir yerdir, biridir. Elini kolunu sallayıp gelinmez ki. Mutlaka birilerinden gelmişsinizdir, o birilerine de hep dönüp dönüp gideceksinizdir:
anlık göz kırpmalar boyunca kendini açan şairlere, dili büktükçe kıskıvraklaştıran yazarlara, tekrar tekrar odalara, sokaklara, sancılara, kuşlara, kendi çevresinde ruh taklası atanlara. Çünkü bu bir deney alanı, bu yüzden de sabitlenilmez, ancak salınılabilir bir sarkacın kulağında, bölgeler arasında dolaşılır.

belleğin kuyusunda dalga boyu büyümüş ve yavaşlamış akan şiirler, şimdiye dönerken birden hız değiştiriveriyorlar. pusu bilici, şimdiyi ve geçmişi, toplumsal olanı da (soğuk ısırması, ses kapına sürülmüşler için) içine alan kanallarla dolaşıyor.
Milim milim deniyorum rüzgarı önüme katmayı. Kişisel ve özel olanın toplumsal olanla içiçe olduğunu düşünüyorum. Evlerin içini ve kamusalı bitiştiren mandal şiirler yazmak…
Nasılsa her birimizin külleri yok mu sürekli tüten?

son olarak, bir de şiirinin kuşları var ki tek başına bir yazı konusu olabilir gibi geliyor bana.

Ben bile, yazarken içeriye bu kadar kuş(un) doluştuğunu farketmemişim. Şimdi düşününce, kendilerine yol yapmışlar diyorum. Bakarsınız bizim kuşlar havalanır da değer dizlerine birilerinin, sesler açılır pesten.

söyleşiyi gerçekleştiren:
uygar asan
Not: Bu kısa söyleşi, Uygar Asan'ın çıkardığı ve ne yazık ki 9 sayı sonra yayın hayatına son veren MALONE 'nun 5. sayısından alınmıştır. Tekrar http://www.malonefanzin.blogspot.com/ adresinde hayata dönmeyi bekliyor, Malone ölmüyor yani...